BURSA - Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD), hazırladığı bir raporla şap hastalığı görülen hayvanların beslenmesine yönelik önerileri paylaştı.
TÜSEDAD, Prof. Dr. Sezgin Şentürk, Prof. Dr. Semih Gümüşsoy, Prof. Dr. Ömür Koçak, Prof. Dr. Nurettin Gülşen, Prof. Dr. Armağan Hayırlı, Dr. Uğur Kara, Dr. A. Burhaneddin Akkaya tarafından hazırlanan "Bitmeyen Salgın: Şap" başlıklı raporunda, Türkiye'de sığır başına yıllık 500 dolarlık bir ekonomik kayba yol açtığı, küresel ölçekte ise yılda yaklaşık 11 milyar ABD doları bulduğu belirtildi.
Ağız ve tırnak lezyonlarının, yem tüketimini 3-5 gün içinde neredeyse sıfıra kadar düşürebileceği aktrılan raporda, "Süt verimi 35 litreden 15 litreye gerileyebilir, Günlük canlı ağırlık artışı 1,6 kg’dan -0,2 kilograma düşebilir." ifadesi kullanıldı.
Şap hastalığı görülen hayvanlarda uygulanacak besleme stratejilerine dair bilimsel literatürde net bir protokol bulunmasa da saha tecrübeleri ve besleme bilimi çerçevesinde
bazı önerilerin uygulanabileceği belirtilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Sert ve sivri yapılı buğdaygil samanları gibi kaba yemlerin partikül boyutu önemli ölçüde küçültülmelidir. Süt ineklerinde, kuru maddede minimum yüzde 25 NDF (lif) düzeyi korunarak, normalden daha ince öğütme yapılabilir. Besi hayvanlarında, özellikle bitiş dönemindekilerde kaba yem yerine tane yem ve lifçe zengin yan ürünlerin kullanımı tercih edilebilir. İnce kıyılmış yonca, yeşil yemler gibi yumuşak yapıdaki yemler tüketimi
kolaylaştırır. Yonca ve bazı yeşil yemlerde bulunan karotenler, A vitaminine dönüşerek hasarlı dokuların onarımına katkı sağlar."
- ŞEKER PANCARI VE MEYVE SUYU POSASI
Kuru şeker pancarı posasının, ıslatılarak verildiğinde yumuşak ve kolay tüketilebilir hale geleceği vurgulanan raporda, "İçerdiği şeker, enerji sağlar ve yumuşak lif yapısı yem tüketimini artırır. Silaj formu, yüksek asitlik sayesinde virüs inaktivasyonuna yardımcı olabilir; ancak ağız yaraları tüketimi kısıtlayabilir. Günlük yaş olarak maksimum 20 kilograk, sindirim sorunlarını önlemek için ise en fazla 10 kilogram önerilir." ifadesine yer verildi.
Meyve suyu ve sanayi posalarının, günlük 7-8 kilograma kadar taze veya silaj formunda verilebileceği bildirilen raporda şu öneriler sıralandı:
"Tane yemler ince öğütülmelidir. Sert kabuklu arpa bir süre rasyondan çıkarılabilir. Buğday gibi yemlerle besleme kontrollü yapılmalıdır. Tane yemler, sindirim sisteminde bütirik asit üretimini artırarak epitel iyileşmesine katkı sağlayabilir.
Sila, organik asit içeriği ile virüslerin inaktivasyonuna yardımcı olabilir ancak sert ve batıcı yapısı ağız lezyonlarını tahriş eder. İnce kıyıldıktan sonra yedirilmelidir.
Islak yem hazırlama: Karışım halindeki yemler, ıslatılıp bir süre bekletilerek yumuşatılmalıdır. Kuru yemlerde, ağırlığının en az yarısı kadar su eklenebilir.
Kepek ve lapa formu: Kepek gibi lifli yemler, lapa halinde verilebilir. Ancak un oranı yüksek
kepeklerin fazla verilmesi asidozis riskini artırır. Kaba yem tüketiminin düşük olduğu dönemlerde, kaba yemden sağlanan her yüzde 1 NDF yerine kepekten yüzde 2 NDF hesaplanarak ihtiyaç karşılanabilir.
Enerji yoğun yem kullanımı: Şaplı hayvanlarda yem tüketimi düştüğü için, birim kuru
maddede yüksek enerji sağlayan yemler (ör. korumalı yağlar, by-pass glukoz, melas vb) ile
enerji açığı azaltılabilir. Ancak aşırı nişasta yüklemesi asidozis riskini artıracağından, nişasta
kaynağı dengelenmelidir.
Protein kaynağı seçimi: Ağız lezyonları çiğneme zorluğu yarattığı için, kaba lifli protein
kaynakları (pamuk tohumu küspesi gibi) yerine, daha yumuşak ve sindirimi kolay kaynaklar (soya küspesi, ayçiçeği küspesi, maya proteini) kullanılabilir. By-pass amino asit desteği (özellikle metiyonin ve lisin) doku iyileşmesini hızlandırır.
Asit-baz dengesi ve elektrolit desteği: Ateş ve salya kaybı, sodyum, potasyum ve bikarbonat dengesini bozar. Oral elektrolit karışımları veya yem katkısı olarak sodyum bikarbonat, potasyum karbonat eklenebilir.
Su yönetimi: Su sıcaklığının 15-20 derece civarında olması ve kolay ulaşılabilir şekilde sunulması, su tüketimini artırır. Salya kaybı yüksek olduğundan, su tüketim izlenmeli.
- HAYVANLARINIZI GÜNEŞE ÇIKARIN
A vitamini, şap hastalığının en çok tesir ettiği ağız, mide, meme ve ayak gibi bölgelerdeki canlı yüzeyleri oluşturan epitel hücrelerinin korunması, ölenlerin yerine tekrar hızla yeni epitel hücrelerin üreyerek dokuların ve yaraların kapanmasını sağlayan önemli bir vitamindir. A vitaminin sentezlendiği karotenlerin de antioksidan özelliği bulunmaktadır.
D vitaminin ise son zamanlarda hayvanın hastalıklara karşı olan direncini artıran en etkili
vitamin olduğu belirlenmiştir. D vitaminin kolayca sağlanması için hayvanlarınızı güneşe
çıkarmayı unutmayınız. Güneş ışınları vücutta D vitamin üretimini artırdığı gibi birçok virüs
ve hastalık oluşturan bakterilerin ölümüne de yardımcı olacaktır.
E vitamini şap hastalığında vücuttaki hücrelerin bütünlüğünü sağlayan ve koruyan diğer önemli bir antioksidan vitamindir. Özellikle selenyumla birlikte antioksidan ve koruyuculuk özelliğini artırıcı ve iyileşme sürecini hızlandırıcı özelliklere sahiptir. Şap hastalığında kayıpların en çok genç hayvanlarda kalp ve benzeri doku bozuklukları nedeniyle oluşması vitamin E ve selenyum kullanımının önemini daha da artırmaktadır.
Vitaminlerin koruyucu, hastalık şiddetini düşürücü, iyileştirici ve aşının etkinliğini artırıcı besin maddeleri olduğu unutulmamalıdır.
B grubu vitaminler olmayınca hayvan enerjisini sağlayamayacak, bitkin ve düşkün hale geçerek hastalığın şiddeti artacak, süresi uzayacaktır. Şap hastalığında B grubu vitaminler eksiklikleri dikkate alınarak dışarıdan ilave olarak mutlaka günlük olarak takviye edilmelidir.
Yorumlar
Kalan Karakter: